SİTESOL1
SİTESAĞ1

MİLLETVEKİLİ ALİ BOZAN: TÜRKİYE ‘UMUT HAKKI’ YÜKÜMLÜLÜĞÜNÜ YERİNE GETİRMELİDİR

Siyaset (mersindesonhaber) - mersindesonhaber | 30.09.2025 - 17:17, Güncelleme: 30.09.2025 - 17:17 90 kez okundu.
 

MİLLETVEKİLİ ALİ BOZAN: TÜRKİYE ‘UMUT HAKKI’ YÜKÜMLÜLÜĞÜNÜ YERİNE GETİRMELİDİR

DEM Parti Mersin Milletvekili Av. Ali Bozan, “Türkiye ‘umut hakkı’ yükümlülüğünü yerine getirmelidir” çağrısında bulundu ve Meclise konunun detaylı incelenmesi için araştırma önergesi sundu.

İmralı’da yıllardır ağır tecrit koşullarında  tutulan Abdullah Öcalan ve ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası almış tüm tutsaklar için ‘Umut Hakkı’nın gündeme  alınmasının elzem olduğunu belirten DEM Parti Mersin Milletvekili Av. Ali Bozan, Meclise araştırma önergesi verdi.   Araştırma önergesinin gerekçesinde, “2002 yılında yürürlüğe giren ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası infaz rejimi, yalnızca cezalandırma amacını değil, aynı zamanda mahpusun fiziksel, zihinsel ve sosyal varlığını tamamen izole etmeyi hedefleyen bir rejim olarak, idamın fiili bir alternatifi haline gelmiştir” diyen Milletvekili Ali Bozan, “Bu ceza türü, kapsamı ve uygulama biçimi itibarıyla diğer tüm hapis cezalarından keskin bir şekilde ayrılmakta; kişiyi yaşamı boyunca sosyal, kültürel ve insani bağlarından koparmaktadır. 5275 Sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanuna  göre, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkum edilen kişiler, diğer hükümlülerden ayrıştırılmış bir infaz rejimine tabi tutulmaktadır. Bu rejim kapsamında mahpuslar, 23 saate varan sürelerle tek kişilik hücrelerde tutulmakta; yalnızca bir saatlik sınırlı havalandırma hakkı ile yaşamlarını sürdürmektedir. Telefon ve ziyaret hakları ciddi biçimde kısıtlanmış, haftada bir olan bu haklar yalnızca 15 günde bir kullanım şeklinde sınırlandırılmıştır. Diğer mahpuslar adına verecekleri üç ziyaretçiyi kabul edebilirken, ağırlaştırılmış müebbet hükümlülerine yalnızca birinci derece kan hısımları ve vasileriyle sınırlı ziyaret hakkı tanınmaktadır” dedi. Ancak bu ağırlaştırılmış infaz rejiminin dahi İmralı Cezaevi’nde bulunan Sayın  Abdullah Öcalan için uygulanmamakta olduğunu söyleyen Milletvekili Bozan, “Öcalan’a yönelik tecrit, Türkiye ceza infaz sistemi içinde benzersiz ve hukuken tanımsız bir rejime dönüşmüş durumdadır. Öcalan hakkında uygulanan infaz rejimi, Türkiye’nin kendi iç hukukunu dahi ihlal eden bir siyasi istisna rejimi haline gelmiştir.   AİHM, 18 Mart 2014 tarihli  Öcalan/Türkiye (No. 2) kararında, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının infazına dair Türkiye'deki uygulamaların Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) 3. maddesi ile bağdaşmadığını, çünkü mahpuslara hiçbir şekilde serbest kalma imkanı sunulmadığını açıkça tespit etmiştir. Mahkeme, Türkiye’nin ağırlaştırılmış müebbet cezalarına dair infaz rejiminin “insan onuruna aykırı” olduğunu vurgulamış, devletin mahpusun ileride salıverilme ihtimaline yönelik gerçek bir değerlendirme mekanizması oluşturmakla yükümlü olduğunu belirtmiştir” dedi. Karardan bu yana geçen 10 yılı aşkın sürede, Türkiye’nin yükümlülüğünü yerine getirmediğini vurgulayan Milletvekili Bozan, devamında şu ifadeleri kullandı: “2021’de Ceza İnfaz Yasası’nda yapılan düzenlemeler umut hakkını fiilen tanımaktan uzak, denetimli serbestlik ve şartlı tahliye gibi yolları tümüyle idarenin keyfi kararlarına bağlayan içerikte olmuştur.  Bu hukuksuzluk, yalnızca bireysel özgürlük haklarını değil, aynı zamanda barış süreci, toplumsal yüzleşme ve demokratik çözüm süreçleriyle doğrudan bağlantılıdır. Kürt sorunu ve Türkiye’nin demokratikleşme süreci açısından da sistematik bir engel işlevi görmektedir. Abdullah Öcalan’ın İmralı’da tutulduğu tecrit rejimi, barış süreçlerini doğrudan etkileyen bir boyut taşımakta; bu nedenle Öcalan’ın hukuki statüsüne ve tecrit koşullarına dair düzenlemeler, aynı zamanda Türkiye’nin demokratik çözüm ve barış politikası ile doğrudan bağlantılıdır.   Son olarak, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, 17 Eylül 2025 tarihinde Türkiye’ye yönelik olarak verdiği kararda, umut hakkı konusunda “acilen gerekli adımların atılması” çağrısını yinelemiş ve Türkiye’nin en geç Haziran 2026’ya kadar somut bilgi sunmasını talep etmiştir. Ancak bu tür yaptırımsız çağrılar, Türkiye'nin yükümlülüklerini yerine getirmemesi karşısında yetersiz kalmakta; bu durum, hukuki düzenin değil, siyasi denge kaygılarının öncelendiğini göstermektedir. Bu çerçevede, umut hakkına ilişkin uluslararası normlar, AİHM kararları ve Türkiye'nin anayasal ve yasal yükümlülükleri doğrultusunda; başta ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası almış mahpuslar olmak üzere, tüm mahpuslar için adil, denetlenebilir ve evrensel hukuka uygun bir infaz sistemi oluşturulmasına yönelik olarak TBMM bünyesinde bir araştırma komisyonu kurulması elzemdir.”  
DEM Parti Mersin Milletvekili Av. Ali Bozan, “Türkiye ‘umut hakkı’ yükümlülüğünü yerine getirmelidir” çağrısında bulundu ve Meclise konunun detaylı incelenmesi için araştırma önergesi sundu.

İmralı’da yıllardır ağır tecrit koşullarında  tutulan Abdullah Öcalan ve ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası almış tüm tutsaklar için ‘Umut Hakkı’nın gündeme  alınmasının elzem olduğunu belirten DEM Parti Mersin Milletvekili Av. Ali Bozan, Meclise araştırma önergesi verdi.


 

Araştırma önergesinin gerekçesinde, “2002 yılında yürürlüğe giren ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası infaz rejimi, yalnızca cezalandırma amacını değil, aynı zamanda mahpusun fiziksel, zihinsel ve sosyal varlığını tamamen izole etmeyi hedefleyen bir rejim olarak, idamın fiili bir alternatifi haline gelmiştir” diyen Milletvekili Ali Bozan, “Bu ceza türü, kapsamı ve uygulama biçimi itibarıyla diğer tüm hapis cezalarından keskin bir şekilde ayrılmakta; kişiyi yaşamı boyunca sosyal, kültürel ve insani bağlarından koparmaktadır. 5275 Sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanuna  göre, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkum edilen kişiler, diğer hükümlülerden ayrıştırılmış bir infaz rejimine tabi tutulmaktadır. Bu rejim kapsamında mahpuslar, 23 saate varan sürelerle tek kişilik hücrelerde tutulmakta; yalnızca bir saatlik sınırlı havalandırma hakkı ile yaşamlarını sürdürmektedir. Telefon ve ziyaret hakları ciddi biçimde kısıtlanmış, haftada bir olan bu haklar yalnızca 15 günde bir kullanım şeklinde sınırlandırılmıştır. Diğer mahpuslar adına verecekleri üç ziyaretçiyi kabul edebilirken, ağırlaştırılmış müebbet hükümlülerine yalnızca birinci derece kan hısımları ve vasileriyle sınırlı ziyaret hakkı tanınmaktadır” dedi.

Ancak bu ağırlaştırılmış infaz rejiminin dahi İmralı Cezaevi’nde bulunan Sayın  Abdullah Öcalan için uygulanmamakta olduğunu söyleyen Milletvekili Bozan, “Öcalan’a yönelik tecrit, Türkiye ceza infaz sistemi içinde benzersiz ve hukuken tanımsız bir rejime dönüşmüş durumdadır. Öcalan hakkında uygulanan infaz rejimi, Türkiye’nin kendi iç hukukunu dahi ihlal eden bir siyasi istisna rejimi haline gelmiştir.


 

AİHM, 18 Mart 2014 tarihli  Öcalan/Türkiye (No. 2) kararında, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının infazına dair Türkiye'deki uygulamaların Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) 3. maddesi ile bağdaşmadığını, çünkü mahpuslara hiçbir şekilde serbest kalma imkanı sunulmadığını açıkça tespit etmiştir. Mahkeme, Türkiye’nin ağırlaştırılmış müebbet cezalarına dair infaz rejiminin “insan onuruna aykırı” olduğunu vurgulamış, devletin mahpusun ileride salıverilme ihtimaline yönelik gerçek bir değerlendirme mekanizması oluşturmakla yükümlü olduğunu belirtmiştir” dedi.

Karardan bu yana geçen 10 yılı aşkın sürede, Türkiye’nin yükümlülüğünü yerine getirmediğini vurgulayan Milletvekili Bozan, devamında şu ifadeleri kullandı:

“2021’de Ceza İnfaz Yasası’nda yapılan düzenlemeler umut hakkını fiilen tanımaktan uzak, denetimli serbestlik ve şartlı tahliye gibi yolları tümüyle idarenin keyfi kararlarına bağlayan içerikte olmuştur. 

Bu hukuksuzluk, yalnızca bireysel özgürlük haklarını değil, aynı zamanda barış süreci, toplumsal yüzleşme ve demokratik çözüm süreçleriyle doğrudan bağlantılıdır. Kürt sorunu ve Türkiye’nin demokratikleşme süreci açısından da sistematik bir engel işlevi görmektedir. Abdullah Öcalan’ın İmralı’da tutulduğu tecrit rejimi, barış süreçlerini doğrudan etkileyen bir boyut taşımakta; bu nedenle Öcalan’ın hukuki statüsüne ve tecrit koşullarına dair düzenlemeler, aynı zamanda Türkiye’nin demokratik çözüm ve barış politikası ile doğrudan bağlantılıdır.

 

Son olarak, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, 17 Eylül 2025 tarihinde Türkiye’ye yönelik olarak verdiği kararda, umut hakkı konusunda “acilen gerekli adımların atılması” çağrısını yinelemiş ve Türkiye’nin en geç Haziran 2026’ya kadar somut bilgi sunmasını talep etmiştir. Ancak bu tür yaptırımsız çağrılar, Türkiye'nin yükümlülüklerini yerine getirmemesi karşısında yetersiz kalmakta; bu durum, hukuki düzenin değil, siyasi denge kaygılarının öncelendiğini göstermektedir.

Bu çerçevede, umut hakkına ilişkin uluslararası normlar, AİHM kararları ve Türkiye'nin anayasal ve yasal yükümlülükleri doğrultusunda; başta ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası almış mahpuslar olmak üzere, tüm mahpuslar için adil, denetlenebilir ve evrensel hukuka uygun bir infaz sistemi oluşturulmasına yönelik olarak TBMM bünyesinde bir araştırma komisyonu kurulması elzemdir.”

 

Mersin HABERİ

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve mersindesonhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.