"Fırat Bazen Affeder"
Mehmet Ali Elçin'i ben Mersinli öykü yazarı diye tanıtırım. 'Dostluk ayrı alışveriş ayrı' demişler. O benim uzun süreli dostum ama konu edebiyat olunca o Mersinli öykü yazarıdır. Elçin, bugünküyle birlikte köşemde en çok misafir ettiğim yazar unvanını da elde etmiş oldu. Onun ikinci kitabı 'Fırat Bazen Affeder' benim onun hakkındaki üçüncü yazımı yazma nedenimdir.
Birincisinde kendini anlattım. İkincisinde ilk kitabı 'Şehirli Kurnazı'nı anlattım. Bu kez de karma bir yazı diyebiliriz. Hem onun kişiliğinden hem öykücülüğünden bahsedeceğiz zira.
Elçin'in bende bıraktığı intiba onun insanı delip geçen keskinlikte zekâya ve karşıdakini net okuma kabiliyetine sahipliğidir. Aynı zamanda bu yeteneğini nüktedanlığıyla birleştirme özelliği taşır. Eksik anlaşılmasın o insanları güldürmekten çok, düşünmeye sevk eder. İster adına kara mizah deyin veyahut Aziz Nesin tarzı ya da acıklı güldürü deyin o size kalmış.
Mehmet Ali Elçin kimdir sorusuna ne cevap vermeliyim? Hayata babasının bakkal dükkanında atılmış, erken yaşta öğretmenliğe başlamış, Mersin-Bahçe mahallesinin çok kültürlülüğünde yoğrulmuş. Yurdun doğusunu da batısını da tanıma imkanına kavuşmuş, küçük yaşta okuma alışkanlığı edinmiş, edebiyat düşkünü, vatan-insan sevdalısı, erken evlenmiş, erken çoluk çocuğa kavuşmuş, zihinsel engelli bir çocukla çok sert sınanmış, haksızlıklar karşısında asla susmamış, çetin zorlukları aşmış ve tüm bunları dost meclislerinde, öykülerinde, şiirlerinde, etkinliklerde hayatın tüm çıplaklığı, çelişkileri, ızdırapları ve gülünç halleriyle bizlere aktaran, aktarma çabası taşıyan bir garip yolcudur o. Evet gariptir, dertlidir, empati duygusu yüksektir.
Aslında öyküleri de şiirleri de kendi gibidir. Çıplak gerçekçidir. Bana göre öyküleri ne ise kendisi de odur. Çünkü öykülerinin merkezinde kendi yaşanmışlıkları, gözlemleri, çelişkileri yatar. Bana göre o komik değildir. Fakat komiklik katarak yükünü hafifletir ve de karşıdakinin bu yolla ilgisini çekerek ona anlatma, hissettirme çabası derdindedir.
Onun öykücülük kadar şairlik tarafı da vardır. Şiir de yazar. Hafızasında onlarca şaire ait, yüzlerce şiir vardır. Sohbetlerini şiirle süslemesini sever. Fakat Karacaoğlan'ın ayrı bir yeri vardır onda. Karacaoğlan meftunudur.
Elçin'e sadece õykü yazarı demek yetmez. O, ödüllü bir öykücüdür aynı zamanda. Birden çok ödülleri vardır. Bu ikinci öykü kitabında örneğin dört adet ödüllü öyküsü vardır ki kitabına adını veren 'Fırat Bazen Affeder' Diyarbakır Eğitim -Sen şubelerinin düzenlediği 14. Abdullah Duran öykü yarışması mansiyon ödülü almıştır. 2025-Kırk Kitap Yayınevi baskısı kitabında, 17 öyküsüne yer verilmiştir.
Öyküleri hayatın içindendir. Arı -duru anlatış biçimi, okuyucuyu hemen içine çeker ve sürekli merak uyandırır. Çok basitmiş gibi görünen bir olay, diyalog onun gözünde, anlatış tarzında ilgi çeken, tebessüme ve meraka iten bir öyküye dönüşür. Okuyucu hayatında yüzlerce benzer durumlarla karşılaşmıştır fakat onun kadar farkına varamamış, çelişkileri yakalayamamıştır. İşte bu keskin, gözlem ve anlatım yeteneği onu okunur kılar.
Mizah deyip geçmemek lazım. Mizah yeteneği zekâ işidir. İnce nüansları yakalayamayan, toplumu tanımayan mizah yapamaz!
Ayrıca abartılı konular, hayal gücünü zorlayan meseleler değildir anlattıkları. Gündelik hayatın koşuşturması içerisinde geçen insani konulardır. Sade ve her şeyin olduğu gibi olduğu bir dünyadır onunki.
Mehmet Ali Elçin haberciler kadar 'şanslıdır' neden mi? Çünkü ne haberciler ne de öykücüler konu sıkıntısı çekerler canım ülkemde. Malzeme o denli çoktur ki onlara sadece yakalamak ve aktarmak kalmaktadır.