SİTESOL1
SİTESAĞ1
Hilmi Dulkadir
Köşe Yazarı
Hilmi Dulkadir
 

KÜLTÜR YAZILARI... GÜNE DOĞRU YAZILAR|08.10.2025|Hilmi DULKADİR| 25 Kilometrede Saklı Bilgelik

        Sevgili okurlar, bugün sabah benim yaptığım bir sabah yolculuğuna sizleri de davet ediyorum. Yarın siz de gidip görebilirsiniz. Mersin’den yalnızca 25 kilometre uzaklıktaki bu yolculuk, bana göre, hayatınıza değer katacak nitelikte derslerle dolu.       Mersin şehir merkezinin o bitmek bilmez gürültüsü, rekabeti ve beton yorgunluğu sizi esir alırken biliyorum, çoğumuz basitçe yaşamayı unuttuk. İşte bu yüzden, ruhunuzu ve kalbinizi besleyen Toroslar'a, Gözne Mahallesi’nin Korum mevkiine, o benim yürüdüğüm meşhur doğu-batı eksenli asfalt yola çıkın…        Göreceksiniz; adımlarınız size unutturulmaya çalışılan o kadim ritmi yeniden bulacak ve yürüyüşünüzün bir noktasında, yolun solunda, zirveye en yakın o tek yapıyı bir “dam” göreceksiniz. •        Üflenilse Uçacak Kadar Hafif Bir Yürek:       Oraya yaklaştıkça bir şenlik saracak etrafı: Anne keçiler, yavrular, sekiz tavuk, bir horoz ve en yeni neşe kaynağı olan sahipsiz, misafir bir yavru köpek. Ve evin sahibi: Ozan Arif ile eşi.       1957 doğumlu bu bilge adamı gördüğünüzde önce duruşu etkileyecek sizi. Beli, fırtınaya maruz kalmış genç bir fidan gibi eğrilmiş. Kendisi “üflenilse uçacak kadar hafifim” dese de bu hafiflik bedensel değil, ruhen eriştiği bir sadeliğin yansımasıdır.       Ozan Arif’in hikayesi, coğrafyanın kader olduğu o kadim deyişin ta kendisi: Henüz iki yaşındayken babası askerlik görevi sırasında hastalanıp döndüğü evinde 23 yaşında vefat etmiş. Annesi bir daha evlenmemiş. Çocukluk, ortaokuldan sonra bitmiş ve Kadınlı Yörükleri’nden gelen bu adamın hayatı “hep dağlarda geçmiş”. O anlattıkça, siz dinledikçe içiniz acıyacak. Sabah erken saatte kalkış, dağın güney yüzünde geç saatlere kadar süren çobanlık….       Yoksulluğun ve erken kaybın izini taşıyan, zorlu, yalın bir hayat… •        Duvarda Asılı Kardelen:       Peki bu kadar acının ve çetin doğa koşullarının içinde bu ailenin yüzü neden bu kadar aydınlık? İşte Mersin’den gelip görmeniz gereken asıl mucize burada başlıyor.       Ozan Arif, hayatın yükünü hafifletme sanatını o tek odalı damın içine sığdırmış. Çobanlık onun mesleği, ama duvarda asılı duran sazı, onun deyişler yazan, çalıp söyleyen sanatçı ruhunu fısıldıyor. Sanatın besleyici gücünü fark etmeden, o yalın geçen günlerin arasına nasıl bir estetik katmış, görmelisiniz...       Ve eşi... Hiç solmayan güler yüzü. Onların zenginliği betonarme evler değil; bahçedeki hayvanlar ve son misafirleri olan o yavru köpek. Ozan Arif’in eşi, gözleri parlayarak sanki hayatın tüm felsefesini tek bir cümlede özetler gibi konuşuyor: “Ansızın çıkıp geldi bize, misafir oldu. Biz misafiri severiz, o bize alıştı, şimdi evimizin bekçisi.”       Bu, bir köpek hikayesi değil; koşulsuz kabulün ve paylaşma sevincinin manifestosu değil mi?       Onlara misafir olursanız sadece bir çay içmekle kalmayacak; güler yüzün ve misafir için adeta “dört dönmenin” bir yaşam biçimi olduğunu görebileceksiniz. •       Toroslar’ın Çağrısı:       Sevgili Mersinli dostlar, şehirde kaybedilen zamanı, emeği ve sevgiyi nasıl harcayacağınızı mı unuttunuz? Bunca zorluğa rağmen, yüzünüzün neden hep gülmesi gerektiğini mi düşünüyorsunuz?       Yarın sabah 25 kilometrelik yolu aşıp gelin...       Bu aileyi görün. Onlar, zor hayatın tam ortasında, karı delip geçen bir kardelen çiçeği gibi yaşam dolu, dimdik ve umutlular. Onlar, hayatı nasıl kolaylaştırdıklarını, en azla nasıl en çok sevgi ve zenginlik yarattıklarını, somut bir ders olarak gözler önüne sereceklerdir.       Gelin ve sadelikle gelen o gerçek zenginliği kendiniz keşfedin. Ozan Arif’in damı, hayatınızın o kritik 25 kilometrelik dersini vermeyi bekliyor…
Ekleme Tarihi: 08 Ekim 2025 -Çarşamba

KÜLTÜR YAZILARI... GÜNE DOĞRU YAZILAR|08.10.2025|Hilmi DULKADİR| 25 Kilometrede Saklı Bilgelik

 
      Sevgili okurlar, bugün sabah benim yaptığım bir sabah yolculuğuna sizleri de davet ediyorum. Yarın siz de gidip görebilirsiniz. Mersin’den yalnızca 25 kilometre uzaklıktaki bu yolculuk, bana göre, hayatınıza değer katacak nitelikte derslerle dolu.
      Mersin şehir merkezinin o bitmek bilmez gürültüsü, rekabeti ve beton yorgunluğu sizi esir alırken biliyorum, çoğumuz basitçe yaşamayı unuttuk. İşte bu yüzden, ruhunuzu ve kalbinizi besleyen Toroslar'a, Gözne Mahallesi’nin Korum mevkiine, o benim yürüdüğüm meşhur doğu-batı eksenli asfalt yola çıkın…
       Göreceksiniz; adımlarınız size unutturulmaya çalışılan o kadim ritmi yeniden bulacak ve yürüyüşünüzün bir noktasında, yolun solunda, zirveye en yakın o tek yapıyı bir “dam” göreceksiniz.
       Üflenilse Uçacak Kadar Hafif Bir Yürek:
      Oraya yaklaştıkça bir şenlik saracak etrafı: Anne keçiler, yavrular, sekiz tavuk, bir horoz ve en yeni neşe kaynağı olan sahipsiz, misafir bir yavru köpek. Ve evin sahibi: Ozan Arif ile eşi.
      1957 doğumlu bu bilge adamı gördüğünüzde önce duruşu etkileyecek sizi. Beli, fırtınaya maruz kalmış genç bir fidan gibi eğrilmiş. Kendisi “üflenilse uçacak kadar hafifim” dese de bu hafiflik bedensel değil, ruhen eriştiği bir sadeliğin yansımasıdır.
      Ozan Arif’in hikayesi, coğrafyanın kader olduğu o kadim deyişin ta kendisi: Henüz iki yaşındayken babası askerlik görevi sırasında hastalanıp döndüğü evinde 23 yaşında vefat etmiş. Annesi bir daha evlenmemiş. Çocukluk, ortaokuldan sonra bitmiş ve Kadınlı Yörükleri’nden gelen bu adamın hayatı “hep dağlarda geçmiş”.
O anlattıkça, siz dinledikçe içiniz acıyacak. Sabah erken saatte kalkış, dağın güney yüzünde geç saatlere kadar süren çobanlık….
      Yoksulluğun ve erken kaybın izini taşıyan, zorlu, yalın bir hayat…
       Duvarda Asılı Kardelen:
      Peki bu kadar acının ve çetin doğa koşullarının içinde bu ailenin yüzü neden bu kadar aydınlık? İşte Mersin’den gelip görmeniz gereken asıl mucize burada başlıyor.
      Ozan Arif, hayatın yükünü hafifletme sanatını o tek odalı damın içine sığdırmış. Çobanlık onun mesleği, ama duvarda asılı duran sazı, onun deyişler yazan, çalıp söyleyen sanatçı ruhunu fısıldıyor. Sanatın besleyici gücünü fark etmeden, o yalın geçen günlerin arasına nasıl bir estetik katmış, görmelisiniz...
      Ve eşi... Hiç solmayan güler yüzü. Onların zenginliği betonarme evler değil; bahçedeki hayvanlar ve son misafirleri olan o yavru köpek. Ozan Arif’in eşi, gözleri parlayarak sanki hayatın tüm felsefesini tek bir cümlede özetler gibi konuşuyor: “Ansızın çıkıp geldi bize, misafir oldu. Biz misafiri severiz, o bize alıştı, şimdi evimizin bekçisi.”
      Bu, bir köpek hikayesi değil; koşulsuz kabulün ve paylaşma sevincinin manifestosu değil mi?
      Onlara misafir olursanız sadece bir çay içmekle kalmayacak; güler yüzün ve misafir için adeta “dört dönmenin” bir yaşam biçimi olduğunu görebileceksiniz.
      Toroslar’ın Çağrısı:
      Sevgili Mersinli dostlar, şehirde kaybedilen zamanı, emeği ve sevgiyi nasıl harcayacağınızı mı unuttunuz? Bunca zorluğa rağmen, yüzünüzün neden hep gülmesi gerektiğini mi düşünüyorsunuz?
      Yarın sabah 25 kilometrelik yolu aşıp gelin...
      Bu aileyi görün. Onlar, zor hayatın tam ortasında, karı delip geçen bir kardelen çiçeği gibi yaşam dolu, dimdik ve umutlular. Onlar, hayatı nasıl kolaylaştırdıklarını, en azla nasıl en çok sevgi ve zenginlik yarattıklarını, somut bir ders olarak gözler önüne sereceklerdir.
      Gelin ve sadelikle gelen o gerçek zenginliği kendiniz keşfedin. Ozan Arif’in damı, hayatınızın o kritik 25 kilometrelik dersini vermeyi bekliyor…
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve mersindesonhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.