SİTESOL1
SİTESAĞ1
Hilmi Dulkadir
Köşe Yazarı
Hilmi Dulkadir
 

KÜLTÜR YAZILARI... PAZARTESİ-PERŞEMBE BULUŞMALARI- 28 Temmuz 2025

Yörük Kadınlarının Zamanlar Arası İzleri -Y3-17. Yörük Hafızası VII. Çadırlarda Tomurcuklanan Hayatlar: Y3 Kodlu Annenin Aşerme, Doğum ve Şifalı Eller Destanı  Göç yolunun çilesi çadır bezine işlenmişti. Her dikişinde bir hikâye, her yırtığında bir anı saklıydı. (Y3) kodlu anne, çocuklarının göbek bağlarını toprağa gömerken mırıldanırdı: 'Toprak ana kabul etsin, hepsi bu çadırın gölgesinde dünyaya geldi...’  Hamileliğin İlk İşaretleri Çadırın içindeki sessizlik, hamileliğin ilk habercisiydi.  "Vücudum konuşmayı kesince anlardım," diye anlatırdı yaşlı gözlerle. "Kellik... Ay hali kesilince... İçimde bir şey filizleniyordu. Aşermem de son noktayı koyardı. Armut mu? Elma mı? Aslında canımın çektiği, o an elimizde olmayandı." Kaynanası, bu sırrı nasıl çözerdi?  Gelininin gözlerindeki o dalgın bakıştan anlardı:  “Hamilesin’ derdi, 'ama sakın kimseye söyleme'. Sanki bu en büyük sırrımızdı." Eşi sevinir miydi?  "Sevinirdi elbet, ama aşermemi pek önemsemezdi. Erkekler anlamazdı bizim dilimizden."  Doktorsuz Gebelikler Dokuz ay boyunca büyüklerin nasihatleri kulaklarında yankılanır dururdu:  “Ağır kaldırma kızım', 'çok koşturma kızım'... Ama kim dinlerdi? Yakacak toplayıp getirmek, ocağı yakmak, tulukla su taşımak, çadırı kurmak, içini silip süpürmek, misafire hizmet etmek hepsi bizim işimizdi…" "En küçük çocuğumda sancılar tutunca Sarı İbrahimli' köyüne (şimdi mahalle) götürdüler beni, oradan da hastaneye" diye hatırladı.  "Dağların mis kokusuna karşılık hastanenin kokusu burnuma dolduğunda irkildim. Yabancıydı bana. Sonra döndük çadıra... İşte asıl şifa oradaydı."  Çadırda Doğum Ritüelleri Her doğum aynı kutsal merakla başlardı: Kaynana ve komşu kadınlar çadırda toplanır. Kirli bezler kaynatılır. Sıcak su hazırlanır. Dualar fısıldanırdı karanlıkta… "Doğum günü yaklaştıkça benim gibi çadırın ipleri de gerilirdi sanki," diye tarif ederdi. "Her çığlıkta bezler titrer, sonra bir ‘ınga, ınga,’ ağlama sesi doldururdu çadırı... Ve sessizlik!.. İşte o an, dünyanın en kutsal anıydı."  Göçebe Şifacılık Sağlık sorunlarında yörüklerin başvurdukları yöntemler bir kültür hazinesidir: Hastalık         Tedavi Üşütme Zeytinyağı ile sırt ovma Derin kesikler Şekerli bez basma Mide ağrısı Kekik suyu içme Amel (ishal) Nane-limon kaynatma Baş ağrısı Tuzlu bezle alın sarma "Şeker yaraya iyi gelir mi demeyin," diye gülerdi. "Kan dururdu işte!..  Amel olunca bir de kekik kaynatırdık. Kekik suyunun kokusu hâlâ burnumda. Doktor uzaktaydı, ama şifa ellerimizdeydi."  Çocuklar ve Göç Her doğum yeni bir yolculuğun başlangıcıydı. "İlk çocuğum doğduğunda göç ediyorduk," diye anlatırdı. "Kundakladım, çadırı söktük, yola koyulduk. Sanki oğlum da benim gibi göç etmeye doğmuştu!.." Çocuklar büyüdükçe çadırın rengi solar, ama anılar canlı kalırdı. "En küçüğüm doğduğunda çadır bezimiz yıpranmış, yer yer yırtılmıştı. Ama o günün anısı, kumaştan daha dayanıklı çıktı."  Kaybolan Bir Kültür "Şimdiki kızlar hastanede doğuruyor," derdi hüzünle. "Doktorlar, ilaçlar... Hepsi güzel de bizim çadır doğumlarımızın tadı başkaydı. O karanlıkta yalnız değildin. Kadınlar bir olurdu, toprak ana, börtü böcek onlara destek verirdi."  Son sözleri Hep Aynı Olurdu "Çocuklarım çadırlarda doğdu. Çadırlar göçtü gitti, onlar kaldı. Tıpkı yaralarımıza bastığımız şeker gibi... Acıyı tatlıya çeviren anılar olarak kaldılar…"  PAZARTESİ-PERŞEMBE BULUŞMALARI-31 Temmuz 2025 Yörük Kadınlarının Zamanlar Arası İzleri -Y3-18. Yörük Hafızası VIII. Bir Yörük Düğünü ve Sonrası.
Ekleme Tarihi: 29 Temmuz 2025 -Salı

KÜLTÜR YAZILARI... PAZARTESİ-PERŞEMBE BULUŞMALARI- 28 Temmuz 2025

Yörük Kadınlarının Zamanlar Arası İzleri -Y3-17. Yörük Hafızası VII.
Çadırlarda Tomurcuklanan Hayatlar: Y3 Kodlu Annenin Aşerme, Doğum ve Şifalı Eller Destanı
Göç yolunun çilesi çadır bezine işlenmişti. Her dikişinde bir hikâye, her yırtığında bir anı saklıydı. (Y3) kodlu anne, çocuklarının göbek bağlarını toprağa gömerken mırıldanırdı: 'Toprak ana kabul etsin, hepsi bu çadırın gölgesinde dünyaya geldi...’
 Hamileliğin İlk İşaretleri
Çadırın içindeki sessizlik, hamileliğin ilk habercisiydi. 
"Vücudum konuşmayı kesince anlardım," diye anlatırdı yaşlı gözlerle. "Kellik... Ay hali kesilince... İçimde bir şey filizleniyordu. Aşermem de son noktayı koyardı. Armut mu? Elma mı? Aslında canımın çektiği, o an elimizde olmayandı."
Kaynanası, bu sırrı nasıl çözerdi? 
Gelininin gözlerindeki o dalgın bakıştan anlardı: 
“Hamilesin’ derdi, 'ama sakın kimseye söyleme'. Sanki bu en büyük sırrımızdı."
Eşi sevinir miydi? 
"Sevinirdi elbet, ama aşermemi pek önemsemezdi. Erkekler anlamazdı bizim dilimizden."
 Doktorsuz Gebelikler
Dokuz ay boyunca büyüklerin nasihatleri kulaklarında yankılanır dururdu: 
“Ağır kaldırma kızım', 'çok koşturma kızım'... Ama kim dinlerdi? Yakacak toplayıp getirmek, ocağı yakmak, tulukla su taşımak, çadırı kurmak, içini silip süpürmek, misafire hizmet etmek hepsi bizim işimizdi…"
"En küçük çocuğumda sancılar tutunca Sarı İbrahimli' köyüne (şimdi mahalle) götürdüler beni, oradan da hastaneye" diye hatırladı. 
"Dağların mis kokusuna karşılık hastanenin kokusu burnuma dolduğunda irkildim. Yabancıydı bana. Sonra döndük çadıra... İşte asıl şifa oradaydı."
 Çadırda Doğum Ritüelleri
Her doğum aynı kutsal merakla başlardı:
Kaynana ve komşu kadınlar çadırda toplanır.
Kirli bezler kaynatılır.
Sıcak su hazırlanır.
Dualar fısıldanırdı karanlıkta…
"Doğum günü yaklaştıkça benim gibi çadırın ipleri de gerilirdi sanki," diye tarif ederdi. "Her çığlıkta bezler titrer, sonra bir ‘ınga, ınga,’ ağlama sesi doldururdu çadırı... Ve sessizlik!.. İşte o an, dünyanın en kutsal anıydı."
 Göçebe Şifacılık
Sağlık sorunlarında yörüklerin başvurdukları yöntemler bir kültür hazinesidir:
Hastalık         Tedavi
Üşütme Zeytinyağı ile sırt ovma
Derin kesikler Şekerli bez basma
Mide ağrısı Kekik suyu içme
Amel (ishal) Nane-limon kaynatma
Baş ağrısı Tuzlu bezle alın sarma
"Şeker yaraya iyi gelir mi demeyin," diye gülerdi. "Kan dururdu işte!.. 
Amel olunca bir de kekik kaynatırdık. Kekik suyunun kokusu hâlâ burnumda. Doktor uzaktaydı, ama şifa ellerimizdeydi."
 Çocuklar ve Göç
Her doğum yeni bir yolculuğun başlangıcıydı. "İlk çocuğum doğduğunda göç ediyorduk," diye anlatırdı. "Kundakladım, çadırı söktük, yola koyulduk. Sanki oğlum da benim gibi göç etmeye doğmuştu!.."
Çocuklar büyüdükçe çadırın rengi solar, ama anılar canlı kalırdı. "En küçüğüm doğduğunda çadır bezimiz yıpranmış, yer yer yırtılmıştı. Ama o günün anısı, kumaştan daha dayanıklı çıktı."
 Kaybolan Bir Kültür
"Şimdiki kızlar hastanede doğuruyor," derdi hüzünle. "Doktorlar, ilaçlar... Hepsi güzel de bizim çadır doğumlarımızın tadı başkaydı. O karanlıkta yalnız değildin. Kadınlar bir olurdu, toprak ana, börtü böcek onlara destek verirdi."
 Son sözleri Hep Aynı Olurdu
"Çocuklarım çadırlarda doğdu. Çadırlar göçtü gitti, onlar kaldı. Tıpkı yaralarımıza bastığımız şeker gibi... Acıyı tatlıya çeviren anılar olarak kaldılar…"
PAZARTESİ-PERŞEMBE BULUŞMALARI-31 Temmuz 2025
Yörük Kadınlarının Zamanlar Arası İzleri -Y3-18. Yörük Hafızası VIII.
Bir Yörük Düğünü ve Sonrası.
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve mersindesonhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.