SİTESOL1
SİTESAĞ1
Hilmi Dulkadir
Köşe Yazarı
Hilmi Dulkadir
 

KÜLTÜR YAZILARI... PAZARTESİ-PERŞEMBE BULUŞMALARI-31 Temmuz 2025

Yörük Kadınlarının Zamanlar Arası İzleri -Y3-18. Yörük Hafızası VIII  Bir Yörük Düğünü ve Sonrası: Gün, babamın kara çadırının üzerine alaca karanlık dağılırken doğdu. Çadırın köşesine yığılı çeyizim olan dokumalar, sanki çadıra küs duruyordu. Anacağızımın kınalı elleriyle dokuduğu bu kilimler, şimdi benim son kızlık günlerime şahitlik edecekti. Yüzüme duvak örtülürken, tuzlu bir damla gözyaşı da yanağımdan süzüldü. Bu, babamın ardından dökülen ilk gözyaşım değildi, ama düğün günüme denk gelen ilk hüzündü. Belime kırmızı-yeşil kuşağı bağlarken emmimin elleri titriyordu… "Bu kuşak" dedi kısık sesiyle, "ataların yadigârıdır. Kırmızı, güneşin kanıdır. Yeşil, yaylaların tazeliği..." Atın üzerine binerken, emmimin avucunun sıcaklığını sırtımda hissettim. Sanki babamın ruhu, o avuçlarda yaşıyordu. Davulcuların tokmağı deriye değdiğinde, bütün oba ayağa kalktı. Halay başlarken, ayaklarımızın altındaki toprak titredi. Yol boyunca başımız sallandı, türküler dudaklarımızda çiçek açtı. Tekelioğlu'na vardığımızda, atımın dizginlerini sımsıkı tuttular. "Ne vereceksin indirmelik?" sorusu, kayınpederimin önündeki koyunlarla cevaplandı.  Kırk Koyun: Akrabalar teker teker yaklaştı yükümü paylaşmaya. Dayımın verdiği koyun, gençliğinde babamla paylaştığı son kuzuydu belki. Amcaoğullarının getirdikleri, belki de benim çeyizimden kesilmişti. Otuz koyun, bir deve... Sayıların ardındaki gerçek, yüreklerde saklıydı. Sağdıçlarımın üç olması, obanın bana verdiği değerdi. En küçük sağdıcım, daha on dört yaşındaydı ama gözlerinde kocaman bir sorumluluk taşıyordu. "Abla" diye fısıldadı kulağıma, "senin için en güzel yemeği pişireceğim." O an anladım ki, bu düğün sadece benim değil, bütün obanın düğünüydü.  Sabahın ilk ışıklarıyla kayınpederimin elini öptüm. Beşi bir yerde altınlar boynuma takıldı. Böylece, "Artık sen bizim kızımızsın" sözleri kulaklarımda çınladı.   Göç: Göç mevsimi geldiğinde, develer çadır önlerine dizilirdi. Yükler bağlanırken, her eşyanın bir hikâyesi anlatılırdı. "Bu yorgan, dedenin askerlik dönüşü getirdiği yünden" diye anlatırdı annem. Örtüler katlanırken, her kat bir anıyı saklardı içinde. Yazın Koraşlı'da, kışın Çopurlu'da... Mekânlar değişse de ritüeller hep aynıydı. Sabahları ilk iş kazanı kurmak, akşamları son iş tokuçları asmak. Çamaşır yıkarken kadınların şakalaşmaları, çocukların su sıçratışları... Hayat bu işte, küçük detaylarda gizli…  Dokuma tezgâhının başına oturduğumda, ipler parmaklarımla konuşurdu. "Bu kırmızı, düğünümde yediğim üzümlerin rengi" diye düşünürdüm. "Bu mor, sabah ezanında dağların üstüne çöken sisin tonu." Her ilmik atışımda, bir parçam daha kalırdı o dokumalarda…  Zamana Dokunan Eller: Geriye dönüp baktığımda, anlıyorum ki hayatımız bir dokuma tezgâhıydı. Erkekler çadır direklerini dikerken, kadınlar hayatın desenlerini dokuyordu. Çocuklar da bu desenler arasında büyüyordu. Torunlarım şimdi dokuduğum kilimlerin üzerinde oynuyor. Küçük parmakları, benim dokuduğum yanışları takip ediyor. "Büyükanne, bu kırmızı ne?" diye sorduğunda içim titriyor. Anlatıyorum:  "Kırmızı, dedenin bana taktığı duvağın rengi... Yeşil, emmimin bağladığı kuşağın tonu...  Sarı, göç yollarında arkada bıraktığımız güneşin son ışıkları..." Ve işte şimdi anlıyorum ki; Biz göçerken aslında hiçbir yere gitmiyormuşuz. Sadece çadırdan çadıra hikâyelerimizi taşıyormuşuz. Her konak yeni bir sayfa, her göç bir şiirin mısrasıymış. Develer çan çalmaya devam ediyor uzaklarda... "Çın... çın!.." Sesler gittikçe sönükleşse de yüreğimde hep taze kalacak… İşte bu ben, Yörük kızının yol defteri...  PAZARTESİ-PERŞEMBE BULUŞMALARI-4 Ağustos 2025 Yörük Kadınlarının Zamanlar Arası İzleri -Y3-19. Yörük Hafızası IX. Antropolojik Bir Bakışla Yörüklerde Doğum: Ulla Johansen’in Anlattıkları
Ekleme Tarihi: 01 Ağustos 2025 -Cuma

KÜLTÜR YAZILARI... PAZARTESİ-PERŞEMBE BULUŞMALARI-31 Temmuz 2025

Yörük Kadınlarının Zamanlar Arası İzleri -Y3-18. Yörük Hafızası VIII
 Bir Yörük Düğünü ve Sonrası:
Gün, babamın kara çadırının üzerine alaca karanlık dağılırken doğdu. Çadırın köşesine yığılı çeyizim olan dokumalar, sanki çadıra küs duruyordu. Anacağızımın kınalı elleriyle dokuduğu bu kilimler, şimdi benim son kızlık günlerime şahitlik edecekti. Yüzüme duvak örtülürken, tuzlu bir damla gözyaşı da yanağımdan süzüldü. Bu, babamın ardından dökülen ilk gözyaşım değildi, ama düğün günüme denk gelen ilk hüzündü.
Belime kırmızı-yeşil kuşağı bağlarken emmimin elleri titriyordu… "Bu kuşak" dedi kısık sesiyle, "ataların yadigârıdır. Kırmızı, güneşin kanıdır. Yeşil, yaylaların tazeliği..." Atın üzerine binerken, emmimin avucunun sıcaklığını sırtımda hissettim. Sanki babamın ruhu, o avuçlarda yaşıyordu.
Davulcuların tokmağı deriye değdiğinde, bütün oba ayağa kalktı. Halay başlarken, ayaklarımızın altındaki toprak titredi. Yol boyunca başımız sallandı, türküler dudaklarımızda çiçek açtı. Tekelioğlu'na vardığımızda, atımın dizginlerini sımsıkı tuttular. "Ne vereceksin indirmelik?" sorusu, kayınpederimin önündeki koyunlarla cevaplandı.
 Kırk Koyun:
Akrabalar teker teker yaklaştı yükümü paylaşmaya. Dayımın verdiği koyun, gençliğinde babamla paylaştığı son kuzuydu belki. Amcaoğullarının getirdikleri, belki de benim çeyizimden kesilmişti. Otuz koyun, bir deve... Sayıların ardındaki gerçek, yüreklerde saklıydı.
Sağdıçlarımın üç olması, obanın bana verdiği değerdi. En küçük sağdıcım, daha on dört yaşındaydı ama gözlerinde kocaman bir sorumluluk taşıyordu. "Abla" diye fısıldadı kulağıma, "senin için en güzel yemeği pişireceğim." O an anladım ki, bu düğün sadece benim değil, bütün obanın düğünüydü. 
Sabahın ilk ışıklarıyla kayınpederimin elini öptüm. Beşi bir yerde altınlar boynuma takıldı. Böylece, "Artık sen bizim kızımızsın" sözleri kulaklarımda çınladı. 
 Göç:
Göç mevsimi geldiğinde, develer çadır önlerine dizilirdi. Yükler bağlanırken, her eşyanın bir hikâyesi anlatılırdı. "Bu yorgan, dedenin askerlik dönüşü getirdiği yünden" diye anlatırdı annem. Örtüler katlanırken, her kat bir anıyı saklardı içinde.
Yazın Koraşlı'da, kışın Çopurlu'da... Mekânlar değişse de ritüeller hep aynıydı. Sabahları ilk iş kazanı kurmak, akşamları son iş tokuçları asmak. Çamaşır yıkarken kadınların şakalaşmaları, çocukların su sıçratışları... Hayat bu işte, küçük detaylarda gizli… 
Dokuma tezgâhının başına oturduğumda, ipler parmaklarımla konuşurdu. "Bu kırmızı, düğünümde yediğim üzümlerin rengi" diye düşünürdüm. "Bu mor, sabah ezanında dağların üstüne çöken sisin tonu." Her ilmik atışımda, bir parçam daha kalırdı o dokumalarda…
 Zamana Dokunan Eller:
Geriye dönüp baktığımda, anlıyorum ki hayatımız bir dokuma tezgâhıydı. Erkekler çadır direklerini dikerken, kadınlar hayatın desenlerini dokuyordu. Çocuklar da bu desenler arasında büyüyordu.
Torunlarım şimdi dokuduğum kilimlerin üzerinde oynuyor. Küçük parmakları, benim dokuduğum yanışları takip ediyor. "Büyükanne, bu kırmızı ne?" diye sorduğunda içim titriyor. Anlatıyorum: 
"Kırmızı, dedenin bana taktığı duvağın rengi... Yeşil, emmimin bağladığı kuşağın tonu...  Sarı, göç yollarında arkada bıraktığımız güneşin son ışıkları..."
Ve işte şimdi anlıyorum ki;
Biz göçerken aslında hiçbir yere gitmiyormuşuz. Sadece çadırdan çadıra hikâyelerimizi taşıyormuşuz. Her konak yeni bir sayfa, her göç bir şiirin mısrasıymış.
Develer çan çalmaya devam ediyor uzaklarda... "Çın... çın!.." Sesler gittikçe sönükleşse de yüreğimde hep taze kalacak… İşte bu ben, Yörük kızının yol defteri...
PAZARTESİ-PERŞEMBE BULUŞMALARI-4 Ağustos 2025
Yörük Kadınlarının Zamanlar Arası İzleri -Y3-19. Yörük Hafızası IX.
Antropolojik Bir Bakışla Yörüklerde Doğum: Ulla Johansen’in Anlattıkları
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve mersindesonhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.