SİTESOL1
SİTESAĞ1
Hilmi Dulkadir
Köşe Yazarı
Hilmi Dulkadir
 

KÜLTÜR YAZILARI... KAPAĞI AÇILAN KİTAP: NARLIDERE TAHTACILARI

|KAPAĞI AÇILAN KİTAP: NARLIDERE TAHTACILARI: XIX. Yüzyıldan Günümüze Toplumsal Dönüşüm| Yazarlar: Meral Salman Yıkmış- Funda Adıtatar | Tür: Sosyoloji ve Tarih | Yayınevi: Libra Kitapçılık ve Yayıncılık, İstanbul | Yayın Yılı: 2023 | Sayfa Sayısı: 307 | Tanıtan: Hilmi DULKADİR | 4 Ekim 2025| İnanç, Ritüeller ve Toplumsal İlişkilerdeki Köklü Dönüşüm -II-| İncelenen Bölüm: IV. Alevi-Kızılbaş Tahtacı İnancı ve Ritüelleri (ss. 151-223)* •       (Yıkmış ve Adıtatar, 2023), yazarların yukarıda adı geçen çalışmasının dördüncü bölümü, bir inanç sisteminin ritüellerini listelemekle kalmıyor; bir Alevi ocağı olarak, Yanyatır Ocağı'nın, modernleşme ve kentleşme sürecinde geçirdiği sosyolojik anatomiyi gözler önüne seriyor. Dördüncü Bölüm, bir "merkez"in (Narlıdere) ve bir "yapı"nın (ocak sistemi) nasıl dağıldığını, bu dağılmanın gündelik hayatta, ilişkilerde ve hafızada nasıl izler bıraktığını belgeleri ve sözlü tarih anlatıları üzerinden son derece zengin bir anlatımla ortaya koyuyor.       Arşiv ve Saha Buluşması: Üstünlük ve Yöntem:       Çalışmanın en belirgin gücü, “tarihi derinlik ile etnografik canlılığı” bir araya getirebilmesidir. Her iki yazar, 18. yüzyıla ait Osmanlıca hüccetler ve türbe tamir kayıtları gibi arşiv belgeleriyle ocak mensupları ve taliplerle yapılmış güncel söyleşileri harmanlayarak, Yanyatır Ocağı'nın hem tarihi sürekliliğini hem de kopuşlarını aynı karede görmemizi sağlıyor. Bu yöntem, bize sadece "ne oldu?" sorusunun değil, "insanlar bu süreci nasıl deneyimledi?" sorusunun da cevabını veriyor. Örneğin, 1944'te Mut dağlarında Hacıemirli ve Yanyatır dedelerinin bir araya gelişinin anlatısı, bir tarihi olayının ötesinde, ocaklar arasındaki pratik ilişkinin ve karşılıklı saygının canlı bir kanıtıdır.       Çok Boyutlu Bir Çözülmenin Anatomisi:       Dördüncü bölüm, ocak sisteminin sona ermesini tek bir nedene indirgemeden, çok katmanlı bir analiz sunuyor. Bu çözülme:        Yapısal/Siyasal Boyut: Cumhuriyet'in modernleşme projesi ve laik kurumların, dedelerin kapsayıcı toplumsal otoritesiyle çatışması.       Ekonomik Boyut: Dede çocuklarının eğitim ve meslek sahibi olma imkanlarıyla birlikte, taliplerden gelen "niyaz"la (hakullah) geçinmek yerine başka mesleklere yönelmesi; dedeliğin bir "kutsal hizmet" olmaktan çıkıp bir "meslek" olarak görülmeye başlanması.       Sosyo-Kültürel Boyut: Kapalı köy/topluluk yapısının kentleşmeyle dağılması, eğitimin yaygınlaşmasıyla dede bilgisinin "sorgulanır" hale gelmesi ve bireyselleşme.       İçsel/Meşruiyet Boyutu: Dedelik makamına geçişteki belirsizlikler ve çatışmalar, bazı dedelere yöneltilen "bilgisizlik" ve "adaletsizlik" suçlamaları, musahip olmayanların ritüellerden dışlanmasına duyulan öfke ve kurban etlerinin gömülmesinin "israf" olarak yorumlanması gibi, topluluk içinden yükselen ve meşruiyeti zedeleyen dinamikler.       Bu çok boyutlu yaklaşım, çözülmeyi kaçınılmaz bir kader olarak sunmak yerine, karmaşık toplumsal süreçlerin bir sonucu olarak anlamamızı sağlıyor.       Ritüeller: Hafızanın ve Direncin Sahaları       Dördüncü Bölüm, ritüelleri birer dini uygulama olmaktan öte, toplumsal hafızanın taşıyıcıları ve dönüşümün izdüşümleri olarak okuyor. İkrar ve musahiplikteki katı kuralların yarattığı gerilimler, topluluk içi eşitsizliklerin ve hiyerarşinin bir yansımasıdır. Öte yandan, cenaze, kırklama, duşak kesme ve adak ritüellerinin büyük ölçüde sürdürülüyor olması, geleneğin tamamen yok olmadığını, ancak form değiştirdiğini göstermektedir. Dede ve anabacı olmadığı için bu ritüelleri bilgili yaşlıların üstlenmesi, kutsal otoritenin kurumsal çerçevesi kaybolsa da pratik bilginin ve kolektif hafızanın nasıl bir direnç gösterdiğinin kanıtıdır.       Karşılaştırmalı Eksiklik ve Diğer Olası Sorular       Çalışmanın bir sınırlılığı olarak, “karşılaştırmalı perspektifin daha güçlü kullanılabileceği” hissediliyor. Yanyatır Ocağı'nın deneyimi, Türkiye'deki diğer Alevi ocaklarının (örneğin, merkezi otoriteyle daha sıkı bağları olan ocaklar veya farklı bir coğrafyadaki bir Tahtacı ocağı) deneyimleriyle nasıl bir benzerlik veya farklılık gösteriyor? Bu, Yanyatır'ın özgünlüğünü daha net ortaya koyabilirdi.       Ayrıca, kitabın genel çerçevesi içinde, “kadın deneyiminin analizi” biraz daha derinleştirilebilirdi. Kadınların ikrar verme koşullarındaki fark, anabacılık kurumu ve ritüellerdeki rolleri, toplumsal cinsiyet rejiminin dönüşümü bağlamında daha merkezi bir soru haline gelebilirdi.       Sonuç: Değerli Bir Katkı       Sonuç olarak, bu bölüm Alevilik veya Tahtacılar üzerine çalışanlara yönelik değil, Türkiye'de modernleşme, sekülerleşme, kentleşme ve kolektif kimliklerin dönüşümü gibi meselelerle ilgilenen her sosyal bilimci için temel bir referans kaynağı niteliğindedir.        Yazarlar, Yıkmış ve Adıtatar, Yanyatır Ocağı'nın hikayesini anlatırken, aslında modern Türkiye'nin sosyolojik bir mikro-kozmosunu sunuyorlar. Bir yapının çözülüşünün, yeni uyum ve direnç biçimlerini nasıl beraberinde getirdiğini gösteren bu çalışma hem metodolojik çeşitliliği hem de insani dokuyu merkezde tutmasıyla, alanında önemli ve kalıcı bir iz bırakacak niteliktedir. • Kaynakça: Yıkmış, M. S., & Adıtatar, F. (2023). Narlıdere tahtacıları XIX. yüzyıldan günümüze toplumsal dönüşüm. (T. Akekmekçi, Dü.) Libra Kitapçılık ve Yayıncılık Ticaret A.Ş. • Sonraki Yazı: 11 Ekim 2025 |KAPAĞI AÇILAN KİTAP: NARLIDERE TAHTACILARI: XIX. Yüzyıldan Günümüze Toplumsal Dönüşüm | İnanç, Ritüeller ve Toplumsal İlişkilerdeki Köklü Dönüşüm -III-|
Ekleme Tarihi: 05 Ekim 2025 -Pazar

KÜLTÜR YAZILARI... KAPAĞI AÇILAN KİTAP: NARLIDERE TAHTACILARI

|KAPAĞI AÇILAN KİTAP: NARLIDERE TAHTACILARI: XIX. Yüzyıldan Günümüze Toplumsal Dönüşüm| Yazarlar: Meral Salman Yıkmış- Funda Adıtatar | Tür: Sosyoloji ve Tarih | Yayınevi: Libra Kitapçılık ve Yayıncılık, İstanbul | Yayın Yılı: 2023 | Sayfa Sayısı: 307 | Tanıtan: Hilmi DULKADİR | 4 Ekim 2025| İnanç, Ritüeller ve Toplumsal İlişkilerdeki Köklü Dönüşüm -II-| İncelenen Bölüm: IV. Alevi-Kızılbaş Tahtacı İnancı ve Ritüelleri (ss. 151-223)*

      (Yıkmış ve Adıtatar, 2023), yazarların yukarıda adı geçen çalışmasının dördüncü bölümü, bir inanç sisteminin ritüellerini listelemekle kalmıyor; bir Alevi ocağı olarak, Yanyatır Ocağı'nın, modernleşme ve kentleşme sürecinde geçirdiği sosyolojik anatomiyi gözler önüne seriyor. Dördüncü Bölüm, bir "merkez"in (Narlıdere) ve bir "yapı"nın (ocak sistemi) nasıl dağıldığını, bu dağılmanın gündelik hayatta, ilişkilerde ve hafızada nasıl izler bıraktığını belgeleri ve sözlü tarih anlatıları üzerinden son derece zengin bir anlatımla ortaya koyuyor.
      Arşiv ve Saha Buluşması: Üstünlük ve Yöntem:
      Çalışmanın en belirgin gücü, “tarihi derinlik ile etnografik canlılığı” bir araya getirebilmesidir. Her iki yazar, 18. yüzyıla ait Osmanlıca hüccetler ve türbe tamir kayıtları gibi arşiv belgeleriyle ocak mensupları ve taliplerle yapılmış güncel söyleşileri harmanlayarak, Yanyatır Ocağı'nın hem tarihi sürekliliğini hem de kopuşlarını aynı karede görmemizi sağlıyor. Bu yöntem, bize sadece "ne oldu?" sorusunun değil, "insanlar bu süreci nasıl deneyimledi?" sorusunun da cevabını veriyor. Örneğin, 1944'te Mut dağlarında Hacıemirli ve Yanyatır dedelerinin bir araya gelişinin anlatısı, bir tarihi olayının ötesinde, ocaklar arasındaki pratik ilişkinin ve karşılıklı saygının canlı bir kanıtıdır.
      Çok Boyutlu Bir Çözülmenin Anatomisi:
      Dördüncü bölüm, ocak sisteminin sona ermesini tek bir nedene indirgemeden, çok katmanlı bir analiz sunuyor. Bu çözülme:
       Yapısal/Siyasal Boyut: Cumhuriyet'in modernleşme projesi ve laik kurumların, dedelerin kapsayıcı toplumsal otoritesiyle çatışması.
      Ekonomik Boyut: Dede çocuklarının eğitim ve meslek sahibi olma imkanlarıyla birlikte, taliplerden gelen "niyaz"la (hakullah) geçinmek yerine başka mesleklere yönelmesi; dedeliğin bir "kutsal hizmet" olmaktan çıkıp bir "meslek" olarak görülmeye başlanması.
      Sosyo-Kültürel Boyut: Kapalı köy/topluluk yapısının kentleşmeyle dağılması, eğitimin yaygınlaşmasıyla dede bilgisinin "sorgulanır" hale gelmesi ve bireyselleşme.
      İçsel/Meşruiyet Boyutu: Dedelik makamına geçişteki belirsizlikler ve çatışmalar, bazı dedelere yöneltilen "bilgisizlik" ve "adaletsizlik" suçlamaları, musahip olmayanların ritüellerden dışlanmasına duyulan öfke ve kurban etlerinin gömülmesinin "israf" olarak yorumlanması gibi, topluluk içinden yükselen ve meşruiyeti zedeleyen dinamikler.
      Bu çok boyutlu yaklaşım, çözülmeyi kaçınılmaz bir kader olarak sunmak yerine, karmaşık toplumsal süreçlerin bir sonucu olarak anlamamızı sağlıyor.
      Ritüeller: Hafızanın ve Direncin Sahaları
      Dördüncü Bölüm, ritüelleri birer dini uygulama olmaktan öte, toplumsal hafızanın taşıyıcıları ve dönüşümün izdüşümleri olarak okuyor. İkrar ve musahiplikteki katı kuralların yarattığı gerilimler, topluluk içi eşitsizliklerin ve hiyerarşinin bir yansımasıdır. Öte yandan, cenaze, kırklama, duşak kesme ve adak ritüellerinin büyük ölçüde sürdürülüyor olması, geleneğin tamamen yok olmadığını, ancak form değiştirdiğini göstermektedir. Dede ve anabacı olmadığı için bu ritüelleri bilgili yaşlıların üstlenmesi, kutsal otoritenin kurumsal çerçevesi kaybolsa da pratik bilginin ve kolektif hafızanın nasıl bir direnç gösterdiğinin kanıtıdır.
      Karşılaştırmalı Eksiklik ve Diğer Olası Sorular
      Çalışmanın bir sınırlılığı olarak, “karşılaştırmalı perspektifin daha güçlü kullanılabileceği” hissediliyor. Yanyatır Ocağı'nın deneyimi, Türkiye'deki diğer Alevi ocaklarının (örneğin, merkezi otoriteyle daha sıkı bağları olan ocaklar veya farklı bir coğrafyadaki bir Tahtacı ocağı) deneyimleriyle nasıl bir benzerlik veya farklılık gösteriyor? Bu, Yanyatır'ın özgünlüğünü daha net ortaya koyabilirdi.
      Ayrıca, kitabın genel çerçevesi içinde, “kadın deneyiminin analizi” biraz daha derinleştirilebilirdi. Kadınların ikrar verme koşullarındaki fark, anabacılık kurumu ve ritüellerdeki rolleri, toplumsal cinsiyet rejiminin dönüşümü bağlamında daha merkezi bir soru haline gelebilirdi.
      Sonuç: Değerli Bir Katkı
      Sonuç olarak, bu bölüm Alevilik veya Tahtacılar üzerine çalışanlara yönelik değil, Türkiye'de modernleşme, sekülerleşme, kentleşme ve kolektif kimliklerin dönüşümü gibi meselelerle ilgilenen her sosyal bilimci için temel bir referans kaynağı niteliğindedir. 
      Yazarlar, Yıkmış ve Adıtatar, Yanyatır Ocağı'nın hikayesini anlatırken, aslında modern Türkiye'nin sosyolojik bir mikro-kozmosunu sunuyorlar. Bir yapının çözülüşünün, yeni uyum ve direnç biçimlerini nasıl beraberinde getirdiğini gösteren bu çalışma hem metodolojik çeşitliliği hem de insani dokuyu merkezde tutmasıyla, alanında önemli ve kalıcı bir iz bırakacak niteliktedir.

Kaynakça:
Yıkmış, M. S., & Adıtatar, F. (2023). Narlıdere tahtacıları XIX. yüzyıldan günümüze toplumsal dönüşüm. (T. Akekmekçi, Dü.) Libra Kitapçılık ve Yayıncılık Ticaret A.Ş.

Sonraki Yazı: 11 Ekim 2025
|KAPAĞI AÇILAN KİTAP: NARLIDERE TAHTACILARI: XIX. Yüzyıldan Günümüze Toplumsal Dönüşüm | İnanç, Ritüeller ve Toplumsal İlişkilerdeki Köklü Dönüşüm -III-|

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve mersindesonhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.