Hilmi Dulkadir
Köşe Yazarı
Hilmi Dulkadir
 

KÜLTÜR YAZILARI... PAZARTESİ-PERŞEMBE BULUŞMALARI | 52 | 13. 11. 2025 | Hilmi DULKADİR | Humma’i Nifasâ [Loğusalık Humması] Albastı- Alkarısı-VI-

* Korunma Stratejileri ve Albastının Toplumsal Mekândaki İzleri *       Albastı inancı, tedavi edici pratiklerle değil, aynı zamanda geliştirilen karmaşık korunma stratejileri ve bu stratejilerin toplumsal hafızada ve mekânda bıraktığı izlerle de anlaşılabilir. Bu bölümde, inancın önleyici boyutunu ve toplumsal organizasyonunu ele alacağız. *        Metinde üzerinde durulması gereken en önemli kurumlardan biri "Albastı Ocakları"dır. Bu ocaklar, şifanın ve bu alandaki uzmanlığın nesiller boyu aktarıldığı, belirli ailelere veya kişilere hasredilmiş kutsal mekânlar olarak karşımıza çıkar. Örneğin, Yozgat'ın Bozok kasabasında Abbas Ağa adlı bir kişinin evinin, onun bu konudaki şifa verici gücüne dair anlatılan menkıbeler sonucunda bir "Albastı Ocağı"na dönüşmüş olması, sıradan bir mekânın, toplumsal inanç ve anlatıların gücüyle nasıl kutsal bir merkez haline gelebildiğinin çarpıcı örneklerinden biridir. Bu ocaklara hasta "götürülür" ve "avsunlatılır" (büyülü sözlerle iyileştirilir). Keza, Malatya, Adıyaman gibi pek çok ilde de “al ocağı” olarak bilinen mekanlar vardır.        Korunma yöntemleri içinde en dikkat çekici ve yaygın olanı, “demir veya demirden yapılmış eşyaların” (bıçak, silah vb.) kullanılmasıdır. Bu uygulama, Türk kültürüyle sınırlı olmayan, dünyanın birçok halk inanışında görülen arkaik bir motiftir. Demirin, kötü ruhlar ve cinler üzerinde etkisiz hale getirici bir güce sahip olduğu düşünülür. Loğusa kadının yastığının altına bir bıçak konulması, somut bir nesne aracılığıyla, soyut bir tehdide karşı oluşturulmuş psikolojik ve sembolik bir koruma kalkanı işlevi görür. Bu, insanın bilinmeyen karşısındaki çaresizliğini, medeniyetin bir ürünü olan "demir" ile aşma çabası olarak yorumlanabilir.        Metinde bir dipnot olarak yer alan ve tarihi bağlamı aydınlatan bir diğer uygulama ise "karşı ocağın" evdeki merkezi konumu ve "ısıtılmış koyun gübresi" kullanımıdır.         Modern ısınma sistemlerinden önce evlerin hem ısınma hem de sosyal hayatın merkezi olan "karşı ocaklar", evin ruhu olarak kabul edilirdi. Loğusa kadının yatağının altına ısıtılmış koyun gübresi konulması, iki amaçla açıklanabilir:        a. Pratik/Fizyolojik Amaç: Doğum sonrası üşüme ve kan dolaşımı problemleri yaşayan kadını, uzun süreli ve doğal bir sıcaklık kaynağıyla desteklemek. Bu, halk hekimliğindeki sezgisel ve işlevsel bir uygulamadır.        b. Sembolik/Büyüsel Amaç: Koyun, bereketi ve evcilliği; gübresi ise toprak ve verimliliği temsil eder. Isıtılmış gübrenin yaydığı sıcaklık ve koku, Albastı gibi "soğuk" ve "yabani" olarak kodlanan bir varlığı, "sıcak", "evcil" ve "bereketli" olanla uzak tutma amacı güder. Sonuç olarak, Albastı inancı bireysel bir korku olarak algılansa da; "ocak" gibi toplumsal kurumları, “demir” tabanlı korunma yöntemlerini ve gündelik ev pratiklerini şekillendirerek kültürel dokunun ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir.        Bu pratiklerin her biri, toplumun, kadın sağlığına dair yaşadığı “açıklayamama” durumunu hem pratik çözümlerle hem de derin bir sembolik anlamlandırmayla aşma çabasının ürünleridir. * | PAZARTESİ-PERŞEMBE BULUŞMALARI | 53 | 17. 11. 2025 | Surk Dedesi ve Körpe Çocukları Dernekleme |
Ekleme Tarihi: 14 Kasım 2025 -Cuma

KÜLTÜR YAZILARI... PAZARTESİ-PERŞEMBE BULUŞMALARI | 52 | 13. 11. 2025 | Hilmi DULKADİR | Humma’i Nifasâ [Loğusalık Humması] Albastı- Alkarısı-VI-

*
Korunma Stratejileri ve Albastının Toplumsal Mekândaki İzleri
*
      Albastı inancı, tedavi edici pratiklerle değil, aynı zamanda geliştirilen karmaşık korunma stratejileri ve bu stratejilerin toplumsal hafızada ve mekânda bıraktığı izlerle de anlaşılabilir. Bu bölümde, inancın önleyici boyutunu ve toplumsal organizasyonunu ele alacağız.
*
       Metinde üzerinde durulması gereken en önemli kurumlardan biri "Albastı Ocakları"dır. Bu ocaklar, şifanın ve bu alandaki uzmanlığın nesiller boyu aktarıldığı, belirli ailelere veya kişilere hasredilmiş kutsal mekânlar olarak karşımıza çıkar. Örneğin, Yozgat'ın Bozok kasabasında Abbas Ağa adlı bir kişinin evinin, onun bu konudaki şifa verici gücüne dair anlatılan menkıbeler sonucunda bir "Albastı Ocağı"na dönüşmüş olması, sıradan bir mekânın, toplumsal inanç ve anlatıların gücüyle nasıl kutsal bir merkez haline gelebildiğinin çarpıcı örneklerinden biridir. Bu ocaklara hasta "götürülür" ve "avsunlatılır" (büyülü sözlerle iyileştirilir). Keza, Malatya, Adıyaman gibi pek çok ilde de “al ocağı” olarak bilinen mekanlar vardır.
       Korunma yöntemleri içinde en dikkat çekici ve yaygın olanı, “demir veya demirden yapılmış eşyaların” (bıçak, silah vb.) kullanılmasıdır. Bu uygulama, Türk kültürüyle sınırlı olmayan, dünyanın birçok halk inanışında görülen arkaik bir motiftir. Demirin, kötü ruhlar ve cinler üzerinde etkisiz hale getirici bir güce sahip olduğu düşünülür. Loğusa kadının yastığının altına bir bıçak konulması, somut bir nesne aracılığıyla, soyut bir tehdide karşı oluşturulmuş psikolojik ve sembolik bir koruma kalkanı işlevi görür. Bu, insanın bilinmeyen karşısındaki çaresizliğini, medeniyetin bir ürünü olan "demir" ile aşma çabası olarak yorumlanabilir.
       Metinde bir dipnot olarak yer alan ve tarihi bağlamı aydınlatan bir diğer uygulama ise "karşı ocağın" evdeki merkezi konumu ve "ısıtılmış koyun gübresi" kullanımıdır. 
       Modern ısınma sistemlerinden önce evlerin hem ısınma hem de sosyal hayatın merkezi olan "karşı ocaklar", evin ruhu olarak kabul edilirdi. Loğusa kadının yatağının altına ısıtılmış koyun gübresi konulması, iki amaçla açıklanabilir:
       a. Pratik/Fizyolojik Amaç: Doğum sonrası üşüme ve kan dolaşımı problemleri yaşayan kadını, uzun süreli ve doğal bir sıcaklık kaynağıyla desteklemek. Bu, halk hekimliğindeki sezgisel ve işlevsel bir uygulamadır.
       b. Sembolik/Büyüsel Amaç: Koyun, bereketi ve evcilliği; gübresi ise toprak ve verimliliği temsil eder. Isıtılmış gübrenin yaydığı sıcaklık ve koku, Albastı gibi "soğuk" ve "yabani" olarak kodlanan bir varlığı, "sıcak", "evcil" ve "bereketli" olanla uzak tutma amacı güder.
Sonuç olarak, Albastı inancı bireysel bir korku olarak algılansa da; "ocak" gibi toplumsal kurumları, “demir” tabanlı korunma yöntemlerini ve gündelik ev pratiklerini şekillendirerek kültürel dokunun ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir.
       Bu pratiklerin her biri, toplumun, kadın sağlığına dair yaşadığı “açıklayamama” durumunu hem pratik çözümlerle hem de derin bir sembolik anlamlandırmayla aşma çabasının ürünleridir.
*
| PAZARTESİ-PERŞEMBE BULUŞMALARI | 53 | 17. 11. 2025 | Surk Dedesi ve Körpe Çocukları Dernekleme |

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve mersindesonhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.