SİTESOL1
SİTESAĞ1
Hilmi Dulkadir
Köşe Yazarı
Hilmi Dulkadir
 

KÜLTÜR YAZILARI... PAZARTESİ-PERŞEMBE BULUŞMALARI-7 Ağustos 2025

Yörük Kadınlarının Zamanlar Arası İzleri -20 * YANPAR Yörüklerinde Doğum: Murat YANPAR’ın  Yazdıkları *      Miladi 2 Ağustos 1735, Hicri 12 Rabiulevvel 1148, Salı Gecesi, YANPAR obasının sessizliği, Sarı Halil’in karısı Meryem’in doğum çığlıklarıyla yırtılıyordu. Onun üçüncü çocuğu dünyaya getirirken, yörük kadınlarının alışılmış metanetinin biraz ötesine geçen bu feryadı, obanın gece ahengini değiştirmişti.      Ağustos geceleri, Mersin Toroslarının Kır’ında kavurucu gündüzlerinin aksine serin ve rüzgârlıydı. Yetişkin erkekler, oba reisinin sarı keçeli çadırında mangal başında toplanmış, uzun kış gecelerini aratmayan sohbete dalmışlardı. Gençler ise sürüyü gece yayılımına çıkarmış, obada yalnızca uykunun ağır bastığı çocuklar ve doğum için nöbet tutan kadınlar kalmıştı.      Meryem’in çadırında iki ebe ve kaynanasından başka kimse yoktu. Çadırın keçeleri sıkıca kapatılmış, dışarıya en ufak bir ses sızmaması için özen gösterilmişti. Yaşlı ebe, iri yapılı bebeği kucağına alırken, “Maşallah, Allah nazardan saklasın!” diyerek haykırdı. Diğer ebe ise bebeği tuzlayıp kundağa sararken, “Bu kadar bağırmasının sebebi belliymiş, Allah analı babalı büyütsün,” diye mırıldandı…      Kaynana, içeriden çadırın ağır keçesini aralayıp obanın ortasına doğru yürüdü ve avazı çıktığı kadar bağırdı:      “Bir oğlun daha oldu Halil! Gözün aydın!..”      Halil’i ilk kucaklayan, kardeşi Muhsin oldu:      “Allah analı babalı büyütsün kardaşım!”      Ardından yaşlı amcası Naci, yeğenini bağrına basıp dua etti:      “Allah dinine, imanına, obasına bağışlasın!” *       Sabahın ilk ışıkları obaya düşmeden, uzaktan sürünün çıngırakları duyuldu. Erkekler, meşe ağacının altında toplanıp sabah namazını kıldılar. Namazdan sonra kadınlar, bazlama, sıkma, kavurma ve ballı yoğurtla hazırladıkları sofrayı kurarken, gençler de yorgunluklarını atmak için bir an önce karınlarını doyurmanın telaşındaydı. Kahvaltı sonrası Halil’in anası, kundaklanmış bebeği oğlunun kucağına verdi. Halil, amcası Naci’ye yöneldi:      “Babam saydım seni emmi, adını sen koyuver.”      Naci ise şakayla karışık homurdandı:      “İyi alıştınız ulan! Her doğan çocuğa ben mi ad bulacağım? Kendiniz koyun artık!”      Muhsin, abisinin omzuna dokunup, “Anasına götür, bu sefer de onun koyması nasip olsun,” dedi.      Halil, çadırına döndüğünde loğusa kokusu ve sessizlikle karşılaştı. Karısı Meryem, bebeği emzirirken uzaklarda kalan ailesini düşünüyor, gözlerinden süzülen yaşları gizlemeye çalışıyordu. Halil, elini onun dizine koyup, “Adını sen koyacakmışsın,” dedi.      Meryem, bir an düşündü. Çocukluğunda dinlediği masalları, obaya ara sıra uğrayıp dünyanın dört bir yanından hikâyeler anlatan “Can Muhammed”i hatırladı. Gözleri parladı:      “Muhammed Can olsun.”      Halil sevinçli bir şekilde başıyla onayladı:      “Olsun Hanım, Muhammed Can olsun!”      Az sonra, Naci’nin ad koyarken yanık sesiyle okuduğu ezan, obanın üzerine yayılırken, Meryem bu kez mutluluğun verdiği hüzünle ağlıyordu…      *Bu metin, Murat Yanpar'ın (Yanpar, 2018, s. 7-9) YANPARLILAR adlı eserindeki temalarla diyalog halinde geliştirilmiştir. Kitabın bütününe dönük tanıtımı H. Dulkadir tarafından ayrıca yapılacaktır. Adı geçen Can Muhammed’in büyüyüp, yaşadığı deniz aşırı serüveni için de adı geçen kitabı okumalısınız…      METNİN YANSITTIKLARI:      Kutsalın Gündelik Dokunuşu:      *Kitapta doğum, “antropolojik bir ayin” olarak sunuluyor: Tuzlama, ad koyma, ezan okutma gibi pratiklerle “yaşam-değer” ilişkisi vurgulanıyor. "Allah analı babalı büyütsün" duası, bireyin “toplumsal aidiyetle” varoluşunu simgelemektedir. Naci'nin ad koymaktan kaçınması ise, “geleneğin kuşaklar arası gerilimini” yansıtıyor.      *Konar-Göçer (Yörük) Zihniyetin Döngüselliği:      "Bin yıllık göç" metaforu, Yörüklerin “tarihsel hafızasını” imliyor: Zira, her doğum, göçün yeni bir devamıdır. Meryem'in ağlayarak ailesini anması, “yerleşik olma özlemiyle” göçebelik arasındaki çelişkiyi ortaya koyuyor. Sabah namazı ve kahvaltı sahnesi de “doğum olayını kozmik düzene” bağlamakta, çünkü insanî olaylar doğa ve ritüel ile senkronizedir.      *Sessiz İktidar Dinamikleri:      Erkeklerin mangal başındaki edilgenliği ile “kadınların doğumdaki aktif rolü” tezat oluşturmaktadır. Meryem'in ad koyma hakkını ele alışı, “geleneksel cinsiyet rollerinde çatlak” yaratıyor. "Kız olsa bir gün koyar gider" diyen Halil, Yörük yaşamında “kadın gerçeğini” ele veriyor.      *Toprak-Kan-Metin Üçlüsü:      "Loğusa kadın ve anne sütü kokusu" gibi duyusal betimlemeler, anlatıyı “fiziksel bir deneyime” dönüştürüyor. “Can Muhammed” karakteri, “sözlü kültürün bilge figürü” olarak metne mitolojik bir derinlik katmakta. Son cümledeki "bin yıllık göç" imgesi, bireyin hayatını “kolektif bir yolculuğun parçası” olarak konumlandırmaktadır.      *Yansımanın İşlevi:      Bu metin, “bir doğum hikâyesinden çok ötesindedir”: Örneğin: a. Bu bir “Kültürel Arkeoloji”dir. Çünkü Yörüklerin yazısız anayasasını ortaya koymaktadır. b. “Modernite Eleştirisi”dir: Köklerinden koparılmış çağdaş insana ayna tutmaktadır. c. Varoluşsal Sorgulama”dır: Göç metaforuyla insanın ontolojik arayışını temsil etmektedir.      *Anlatımda Ontolojik Kodlar:      (Ontolojik kod, bir kültürün "Bu dünyada nasıl varız?" sorusuna verdiği kolektif yanıttır). Metnimiz, yüzeyde basit bir doğum hikâyesi gibi görünse de detaya inildiğinde “Yörük kültürünün ontolojik kodlarını” taşıyan katmanlı bir ayna işlevi gördüğü anlaşılacaktır. Bu hususu detaylandıracak olur isek:      *Edebiyat/Kültür Analizi:       Metnimizdeki “Yörük doğum sahnesi” üzerinden açıklayalım:       a. Doğumun ‘Göç’le İlişkisi: Yörükler için doğum, biyolojik bir olay olmaktan öte “bin yıllık göçün bir sonraki durağıdır.” Burada Ontolojik kod: "İnsan, göç ederek var olur."      b. Ad Koyma: Bebeğin adının h emen konması ve ezan okunması, “isimle kimliğin kutsal bağını” gösterir. Ontolojik kod: "Adını almayan, topluma dahil olamaz."      c. Naci Emmi'nin Kaçışı: Yaşlı erkeğin ad koymaktan kaçınması, “yeni neslin sorumluluğu üstlenmesi gerektiği” fikrini yansıtır. Ontolojik kod: "Erkeklik, ancak neslin devamıyla anlam kazanır."      *Ontolojik kodlar Neden Önemlidir: Çünkü, Konar-Göçer Kültürün Bir çeşit DNA'sıdır: Topluluğun "normal" kabul ettiği görünmez kuralları açığa çıkarır. Edebi metinlerde derinlik yaratır: Okuyucu, karakterlerin niyetlerinden çok, “içine doğdukları varoluşsal çerçeveyi” anlar. Evrensele ulaşır: Yörüklerin doğum ritüeli, aslında “tüm insanlığın aidiyet arayışına” ayna tutar. Somut Örnek: Murat Yanpar'ın metninde, "Kız olsa bir gün koyar gider" cümlesi, Yörüklerde: “Kadın bedeninin geçici bir "misafir" olarak görülmesi” (ontolojik koddur), “Erkek çocuğun obanın kalıcılığını temsil etmesi” anlamına gelir.      Kaynakça      Yanpar, M. (2018). Yanparlılar (2. b.). (S. Gülmez, Dü.) PAZARTESİ-PERŞEMBE BULUŞMALARI-11 Ağustos 2025, Hilmi Dulkadir Yörük Kadınlarının Zamanlar Arası İzleri-22: (Y9) Anne İçin: Kökler, Evlilik ve Göçebelik.
Ekleme Tarihi: 07 Ağustos 2025 -Perşembe

KÜLTÜR YAZILARI... PAZARTESİ-PERŞEMBE BULUŞMALARI-7 Ağustos 2025

Yörük Kadınlarının Zamanlar Arası İzleri -20
*
YANPAR Yörüklerinde Doğum: Murat YANPAR’ın  Yazdıkları
*
     Miladi 2 Ağustos 1735, Hicri 12 Rabiulevvel 1148, Salı Gecesi, YANPAR obasının sessizliği, Sarı Halil’in karısı Meryem’in doğum çığlıklarıyla yırtılıyordu. Onun üçüncü çocuğu dünyaya getirirken, yörük kadınlarının alışılmış metanetinin biraz ötesine geçen bu feryadı, obanın gece ahengini değiştirmişti.
     Ağustos geceleri, Mersin Toroslarının Kır’ında kavurucu gündüzlerinin aksine serin ve rüzgârlıydı. Yetişkin erkekler, oba reisinin sarı keçeli çadırında mangal başında toplanmış, uzun kış gecelerini aratmayan sohbete dalmışlardı. Gençler ise sürüyü gece yayılımına çıkarmış, obada yalnızca uykunun ağır bastığı çocuklar ve doğum için nöbet tutan kadınlar kalmıştı.
     Meryem’in çadırında iki ebe ve kaynanasından başka kimse yoktu. Çadırın keçeleri sıkıca kapatılmış, dışarıya en ufak bir ses sızmaması için özen gösterilmişti. Yaşlı ebe, iri yapılı bebeği kucağına alırken, “Maşallah, Allah nazardan saklasın!” diyerek haykırdı. Diğer ebe ise bebeği tuzlayıp kundağa sararken, “Bu kadar bağırmasının sebebi belliymiş, Allah analı babalı büyütsün,” diye mırıldandı…
     Kaynana, içeriden çadırın ağır keçesini aralayıp obanın ortasına doğru yürüdü ve avazı çıktığı kadar bağırdı:
     “Bir oğlun daha oldu Halil! Gözün aydın!..”
     Halil’i ilk kucaklayan, kardeşi Muhsin oldu:
     “Allah analı babalı büyütsün kardaşım!”
     Ardından yaşlı amcası Naci, yeğenini bağrına basıp dua etti:
     “Allah dinine, imanına, obasına bağışlasın!”

     Sabahın ilk ışıkları obaya düşmeden, uzaktan sürünün çıngırakları duyuldu. Erkekler, meşe ağacının altında toplanıp sabah namazını kıldılar. Namazdan sonra kadınlar, bazlama, sıkma, kavurma ve ballı yoğurtla hazırladıkları sofrayı kurarken, gençler de yorgunluklarını atmak için bir an önce karınlarını doyurmanın telaşındaydı.
Kahvaltı sonrası Halil’in anası, kundaklanmış bebeği oğlunun kucağına verdi. Halil, amcası Naci’ye yöneldi:
     “Babam saydım seni emmi, adını sen koyuver.”
     Naci ise şakayla karışık homurdandı:
     “İyi alıştınız ulan! Her doğan çocuğa ben mi ad bulacağım? Kendiniz koyun artık!”
     Muhsin, abisinin omzuna dokunup, “Anasına götür, bu sefer de onun koyması nasip olsun,” dedi.
     Halil, çadırına döndüğünde loğusa kokusu ve sessizlikle karşılaştı. Karısı Meryem, bebeği emzirirken uzaklarda kalan ailesini düşünüyor, gözlerinden süzülen yaşları gizlemeye çalışıyordu. Halil, elini onun dizine koyup, “Adını sen koyacakmışsın,” dedi.
     Meryem, bir an düşündü. Çocukluğunda dinlediği masalları, obaya ara sıra uğrayıp dünyanın dört bir yanından hikâyeler anlatan “Can Muhammed”i hatırladı. Gözleri parladı:
     “Muhammed Can olsun.”
     Halil sevinçli bir şekilde başıyla onayladı:
     “Olsun Hanım, Muhammed Can olsun!”
     Az sonra, Naci’nin ad koyarken yanık sesiyle okuduğu ezan, obanın üzerine yayılırken, Meryem bu kez mutluluğun verdiği hüzünle ağlıyordu…
     *Bu metin, Murat Yanpar'ın (Yanpar, 2018, s. 7-9) YANPARLILAR adlı eserindeki temalarla diyalog halinde geliştirilmiştir. Kitabın bütününe dönük tanıtımı H. Dulkadir tarafından ayrıca yapılacaktır. Adı geçen Can Muhammed’in büyüyüp, yaşadığı deniz aşırı serüveni için de adı geçen kitabı okumalısınız…
     METNİN YANSITTIKLARI:
     Kutsalın Gündelik Dokunuşu:
     *Kitapta doğum, “antropolojik bir ayin” olarak sunuluyor: Tuzlama, ad koyma, ezan okutma gibi pratiklerle “yaşam-değer” ilişkisi vurgulanıyor. "Allah analı babalı büyütsün" duası, bireyin “toplumsal aidiyetle” varoluşunu simgelemektedir. Naci'nin ad koymaktan kaçınması ise, “geleneğin kuşaklar arası gerilimini” yansıtıyor.
     *Konar-Göçer (Yörük) Zihniyetin Döngüselliği:
     "Bin yıllık göç" metaforu, Yörüklerin “tarihsel hafızasını” imliyor: Zira, her doğum, göçün yeni bir devamıdır. Meryem'in ağlayarak ailesini anması, “yerleşik olma özlemiyle” göçebelik arasındaki çelişkiyi ortaya koyuyor. Sabah namazı ve kahvaltı sahnesi de “doğum olayını kozmik düzene” bağlamakta, çünkü insanî olaylar doğa ve ritüel ile senkronizedir.
     *Sessiz İktidar Dinamikleri:
     Erkeklerin mangal başındaki edilgenliği ile “kadınların doğumdaki aktif rolü” tezat oluşturmaktadır. Meryem'in ad koyma hakkını ele alışı, “geleneksel cinsiyet rollerinde çatlak” yaratıyor. "Kız olsa bir gün koyar gider" diyen Halil, Yörük yaşamında “kadın gerçeğini” ele veriyor.
     *Toprak-Kan-Metin Üçlüsü:
     "Loğusa kadın ve anne sütü kokusu" gibi duyusal betimlemeler, anlatıyı “fiziksel bir deneyime” dönüştürüyor. “Can Muhammed” karakteri, “sözlü kültürün bilge figürü” olarak metne mitolojik bir derinlik katmakta. Son cümledeki "bin yıllık göç" imgesi, bireyin hayatını “kolektif bir yolculuğun parçası” olarak konumlandırmaktadır.
     *Yansımanın İşlevi:
     Bu metin, “bir doğum hikâyesinden çok ötesindedir”: Örneğin: a. Bu bir “Kültürel Arkeoloji”dir. Çünkü Yörüklerin yazısız anayasasını ortaya koymaktadır. b. “Modernite Eleştirisi”dir: Köklerinden koparılmış çağdaş insana ayna tutmaktadır. c. Varoluşsal Sorgulama”dır: Göç metaforuyla insanın ontolojik arayışını temsil etmektedir.
     *Anlatımda Ontolojik Kodlar:
     (Ontolojik kod, bir kültürün "Bu dünyada nasıl varız?" sorusuna verdiği kolektif yanıttır). Metnimiz, yüzeyde basit bir doğum hikâyesi gibi görünse de detaya inildiğinde “Yörük kültürünün ontolojik kodlarını” taşıyan katmanlı bir ayna işlevi gördüğü anlaşılacaktır. Bu hususu detaylandıracak olur isek:
     *Edebiyat/Kültür Analizi: 
     Metnimizdeki “Yörük doğum sahnesi” üzerinden açıklayalım: 
     a. Doğumun ‘Göç’le İlişkisi: Yörükler için doğum, biyolojik bir olay olmaktan öte “bin yıllık göçün bir sonraki durağıdır.” Burada Ontolojik kod: "İnsan, göç ederek var olur."
     b. Ad Koyma: Bebeğin adının h emen konması ve ezan okunması, “isimle kimliğin kutsal bağını” gösterir. Ontolojik kod: "Adını almayan, topluma dahil olamaz."
     c. Naci Emmi'nin Kaçışı: Yaşlı erkeğin ad koymaktan kaçınması, “yeni neslin sorumluluğu üstlenmesi gerektiği” fikrini yansıtır. Ontolojik kod: "Erkeklik, ancak neslin devamıyla anlam kazanır."
     *Ontolojik kodlar Neden Önemlidir: Çünkü, Konar-Göçer Kültürün Bir çeşit DNA'sıdır: Topluluğun "normal" kabul ettiği görünmez kuralları açığa çıkarır. Edebi metinlerde derinlik yaratır: Okuyucu, karakterlerin niyetlerinden çok, “içine doğdukları varoluşsal çerçeveyi” anlar. Evrensele ulaşır: Yörüklerin doğum ritüeli, aslında “tüm insanlığın aidiyet arayışına” ayna tutar. Somut Örnek: Murat Yanpar'ın metninde, "Kız olsa bir gün koyar gider" cümlesi, Yörüklerde: “Kadın bedeninin geçici bir "misafir" olarak görülmesi” (ontolojik koddur), “Erkek çocuğun obanın kalıcılığını temsil etmesi” anlamına gelir.
     Kaynakça
     Yanpar, M. (2018). Yanparlılar (2. b.). (S. Gülmez, Dü.)
PAZARTESİ-PERŞEMBE BULUŞMALARI-11 Ağustos 2025, Hilmi Dulkadir
Yörük Kadınlarının Zamanlar Arası İzleri-22: (Y9) Anne İçin: Kökler, Evlilik ve Göçebelik.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve mersindesonhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.