SİTESOL1
SİTESAĞ1
Hilmi Dulkadir
Köşe Yazarı
Hilmi Dulkadir
 

KÜLTÜR YAZILARI... 26 Haziran 2025/ PAZARTESİ-PERŞEMBE BULUŞMALARI- YÖRÜK KADINLARININ ZAMANLAR ARASI İZLERİ-Y1-9/2-Yörük Beyi Konuşuyor: “Köklerin Rüzgârı ve Göçün İzi -II“

(Bu yazı, paragraf başı girintisi ve satır arası boşluk olmadan, kesintisiz akan metin olarak düzenlenmiştir). * Güneş, en çok düğünlerde yüzümüzü yakardı bizim oralarda. Bir coşku, bir hareket… Kadınların eğlendiği çadırın kapısında, elleri sopalı, bazen silahlı bekçiler dikilirdi. O çadıra bakmak, yasaktı. Yasak delinirse, cezası ağırdı; çadırın etrafında dolaşan meraklı bir göz, mutlaka dayak yer, kovalanırdı. Erkekler ise açık alanda toplanır, kendi güçlerini, neşelerini sergilerdi. Sinsin ateşinin etrafında halka olur, kıvılcımlar saçan sopalarla ritim tutardık. Güreş minderi olurdu toprak. Halaylar çekilir, ayaklar toza bulanırdı. En sevdiğimiz oyunlardan biri “çaputu yuva”ydı. Daire çevrilir, ikişer kişi ebe olur, diğer çiftler onları vurmaya çalışırdı. Vuran, hemen koşmaya başlar, çemberi dolanmak zorundaydı. Kaçarken bir eliyle başını korur, kendini kollardı. Oturursa, bu koşudan kurtulurdu. Bir de “şeytan” çıkardı aramızdan; başına tuhaf bir şey bağlar, beline çıngırak takar, iki yiğit de kız kıyafetine bürünür, herkesi güldüren bir oyun sergilerdi. Gülüşmeler, tezahüratlar göğe yükselirdi. Benim hayatımın en büyük dönemi de bir “kaçış”la başladı. Hanımı kaçırdım. Komşumuzdu, babası toprağa düşmüştü (ölüktü). Kız kardeşim sürekli ona “Gel benim gardaşımla evlen” dermiş. Bir göç hazırlığı sırasında, kız kardeşim yine aynı sözü söylemiş. O gün, hanımla kız kardeşim başka bir komşuya gittiler. Ailesi göçtü, fakat kız geride kaldı. Ertesi sabah fark ettiler ki kızları yok, kaçmış! Hanım fakirdi, düğün istemedi. Ama bu kaçış, ailesinin gönlünü kırdı; tam “yedi sene” bizimle konuşmadılar. Sonra, hızla geçen günler mefhum yürekleri yumuşattı, samimiyet geldi. Benim ailem, büyük çadırın bir köşesinde bize iki kişilik bir yer açtı. O daracık köşede, aynı çadırın gölgesinde tam iki yıl geçirdik. İlk çocuğumuz, nihayet kendi küçük çadırımıza geçtikten sonra, orada dünyaya geldi. Hanım benden on bir yaş küçüktü. Hamileliğini ilk önce kaynanasına fısıldamış. Ben haberi iki ay sonra aldım! O zamanlar ebeler, tecrübeli kaynanalardı çoğu zaman. Hamile kadın, ağır iş de dahil her işi yapardı. Ama iç geçirirdi bazen: “Ah şu olsa da yesek!” Canı bir keresinde et çekmiş. Tam o sırada kaynım ziyarete gelmiş, hediye olarak lokum getirmiş. Eşim, içindeki et arzusuyla, paketi açtığında lokumu görünce yüreği burkulmuş. Anlattığında güldük ama içim sızladı. Evin kilidi, kasası hanımdı. Eşim, beni “çok eli açık” bilir. Bebeklerin minik giysilerini, çadırın loş ışığında hanımlar dikerdi. Bizim Dudaklılarda, erkekler genellikle 26-27 yaşında evlenirdi. Doktor? O zamanlar uzak bir diyardan gelmiş garip bir kelimeydi sanki. Hastalık da şifa da bildiğimiz yollardan gelip giderdi… * 30 Haziran 2025/ PAZARTESİ-PERŞEMBE BULUŞMALARI- YÖRÜK KADINLARININ ZAMANLAR ARASI İZLERİ-Y1-9/3-Yörük Beyi Konuşuyor: “Köklerin Rüzgârı ve Göçün İzi -III-
Ekleme Tarihi: 27 June 2025 - Friday

KÜLTÜR YAZILARI... 26 Haziran 2025/ PAZARTESİ-PERŞEMBE BULUŞMALARI- YÖRÜK KADINLARININ ZAMANLAR ARASI İZLERİ-Y1-9/2-Yörük Beyi Konuşuyor: “Köklerin Rüzgârı ve Göçün İzi -II“

(Bu yazı, paragraf başı girintisi ve satır arası boşluk olmadan, kesintisiz akan metin olarak düzenlenmiştir).
*
Güneş, en çok düğünlerde yüzümüzü yakardı bizim oralarda. Bir coşku, bir hareket… Kadınların eğlendiği çadırın kapısında, elleri sopalı, bazen silahlı bekçiler dikilirdi. O çadıra bakmak, yasaktı. Yasak delinirse, cezası ağırdı; çadırın etrafında dolaşan meraklı bir göz, mutlaka dayak yer, kovalanırdı. Erkekler ise açık alanda toplanır, kendi güçlerini, neşelerini sergilerdi. Sinsin ateşinin etrafında halka olur, kıvılcımlar saçan sopalarla ritim tutardık. Güreş minderi olurdu toprak. Halaylar çekilir, ayaklar toza bulanırdı. En sevdiğimiz oyunlardan biri “çaputu yuva”ydı. Daire çevrilir, ikişer kişi ebe olur, diğer çiftler onları vurmaya çalışırdı. Vuran, hemen koşmaya başlar, çemberi dolanmak zorundaydı. Kaçarken bir eliyle başını korur, kendini kollardı. Oturursa, bu koşudan kurtulurdu. Bir de “şeytan” çıkardı aramızdan; başına tuhaf bir şey bağlar, beline çıngırak takar, iki yiğit de kız kıyafetine bürünür, herkesi güldüren bir oyun sergilerdi. Gülüşmeler, tezahüratlar göğe yükselirdi. Benim hayatımın en büyük dönemi de bir “kaçış”la başladı. Hanımı kaçırdım. Komşumuzdu, babası toprağa düşmüştü (ölüktü). Kız kardeşim sürekli ona “Gel benim gardaşımla evlen” dermiş. Bir göç hazırlığı sırasında, kız kardeşim yine aynı sözü söylemiş. O gün, hanımla kız kardeşim başka bir komşuya gittiler. Ailesi göçtü, fakat kız geride kaldı. Ertesi sabah fark ettiler ki kızları yok, kaçmış! Hanım fakirdi, düğün istemedi. Ama bu kaçış, ailesinin gönlünü kırdı; tam “yedi sene” bizimle konuşmadılar. Sonra, hızla geçen günler mefhum yürekleri yumuşattı, samimiyet geldi. Benim ailem, büyük çadırın bir köşesinde bize iki kişilik bir yer açtı. O daracık köşede, aynı çadırın gölgesinde tam iki yıl geçirdik. İlk çocuğumuz, nihayet kendi küçük çadırımıza geçtikten sonra, orada dünyaya geldi. Hanım benden on bir yaş küçüktü. Hamileliğini ilk önce kaynanasına fısıldamış. Ben haberi iki ay sonra aldım! O zamanlar ebeler, tecrübeli kaynanalardı çoğu zaman. Hamile kadın, ağır iş de dahil her işi yapardı. Ama iç geçirirdi bazen: “Ah şu olsa da yesek!” Canı bir keresinde et çekmiş. Tam o sırada kaynım ziyarete gelmiş, hediye olarak lokum getirmiş. Eşim, içindeki et arzusuyla, paketi açtığında lokumu görünce yüreği burkulmuş. Anlattığında güldük ama içim sızladı. Evin kilidi, kasası hanımdı. Eşim, beni “çok eli açık” bilir. Bebeklerin minik giysilerini, çadırın loş ışığında hanımlar dikerdi. Bizim Dudaklılarda, erkekler genellikle 26-27 yaşında evlenirdi. Doktor? O zamanlar uzak bir diyardan gelmiş garip bir kelimeydi sanki. Hastalık da şifa da bildiğimiz yollardan gelip giderdi…
*
30 Haziran 2025/ PAZARTESİ-PERŞEMBE BULUŞMALARI- YÖRÜK KADINLARININ ZAMANLAR ARASI İZLERİ-Y1-9/3-Yörük Beyi Konuşuyor: “Köklerin Rüzgârı ve Göçün İzi -III-

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve mersindesonhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.